Bir sonbahar akşamıydı beni bırakıp gidşin Yıldızların gökyüzünden avuçlarıma inişi Senin için taşırım omuzlarımda güneşi Çünkü onu görünce yeşerecektir umutlarının yenisi
Bir sabah ayazıyla sıyrıldım kaldırımdan Boğulmak üzere bırakıldım bir birikinti kıyısında Güneş fırçasıyla doğayı boyaya dursun Ben ölümü uyandıracağım asırlık uykusundan
Seni beklerken parmaklarım buzullar oluşturdu Çözebilmek için defalarca avuçlarımı ovuşturdum Dikip yoluna gözlerimi yokluğunu hissedene dek Kim bilir kaç geceyi sensiz sabahlarla buluşturdum
Artık eskisi gibi değil aynalarda suratım Sakallarımda boy göstermiş yılların kır atı Bu suretle bizi cennet ırmaklarında yıkarım inan Tonlarca günahla ben eğer geçebilirsem sıratı
Bu benmiyim yoksa sen mi yalancısın nedir Gördüklerim yaşadıklarımızdan fazlasına mı mükelleftir Güncelleştirelim doğayı seninle yeniden cemre olup Ayın git gelinde boğulup yakamozunda dirilelim
Bir nefes daha sigaramdan ciğerlerime damladı Ölüm dudaklarımda neden bu denli hamladın Bende hiç kalmadın ama yine de inan Her mısranın kalp atışı seninle canlanır
Yeşil gökyüzünün mavi aynası Buradan göremiyorum orada ay nasıl ? Sen engellerime yürüdüğüm kol bastonumken Nasıl ayaklarım seninle beraber mutluluğa koşmasın ?
Canfeza
İki çeşit insan ve iki çeşit aşk vardır Biri kalbini şişirir ama diğeri karnı Ondan fazla aklımıza geldiğinden, Daha çok seviyor olmamızdan yasaklamış aşkı Tanrı
Seni öldüreni sana can verenden çok seversen Sana tavsiye yersiz,yine de seveceksin ne desem Benim içimdeki zararlı bir alışkanlıktan ibaret Ama sizinki daha çok benziyor geçici bir hevese
Aşk sonsuzdur,peki ya insan,bizler ? Ebedi değilsek dünyada,niye çamurda dizler ? Niye önünde eğiliriz geçip gidecek olanın ? Aşkın cinsel organı olmaz,akıl yok mu sizde ?
Eğer kanatların yoksa,ki dünyada olamaz O zaman aşkın varlığını dudaklarına dolama Kendi mutluluğumdan verip adam etmişken kalbimi 1 yıl önce çıkarttığım yere yeniden sokamam
Sana sen diye başlayan bir afet daha,dinle Sensizlik iki güzel kelime arasında duran ünlem ! Eşdeğersin ömre,soğuk aşk gecelerinde, Sen,ayın ısısı,ruhuma sardığım battaniyem
Özlemek,bir bakıma öğrenmektir bence Ölümü bana madem sen öğrettin,tetiği sen çek Sonunda ben ve sen iki ayrı şeftaliyiz Olgunlaşıp düştüğümüz noktada buluşacağız er geç
Yeşil gökyüzünün mavi aynası Buradan göremiyorum orada ay nasıl ? Sen engellerime yürüdüğüm kol bastonumken Nasıl ayaklarım seninle beraber mutluluğa koşmasın ?
Cömert
Bir avuç güzelliğin anca gözümü doyurur Şarap aşkı kandıran bir salkım üzümün oyunu Dudaklarına rengi veren utancımın kızarması Beni utandıran o zulme bu şarkı lüzum olsun
Beni kaybedersen arama çünkü zaman farkın Ölüm uykularımı kaçıran bir çocuk parkı Gözlerini çek üstümden bir soluk aldır Güneş içinde şehir kurmuş ve yolu karlı
Yaşım fazlasından bile fazla insan okudu Şubat bulutları yıkanmamış bir nisan kokulu Yolum nereye çıkarsa çıksın orası dert konumum Dert tohumu topraksız susuz bir insanoğlu
Sanki çocuk gibiyim ve mutluluk oyuncağım Seni bugün bir sürüye anlattım yutkundu koyuncağız Yokluğundan alıp soğukluğunu getiren bulutların Rüzgarında gidip geliyor güneşin salıncağı
Biçare kalbim,sana karşı hep bican Sorumlusu senken vebali bana yıkmıcan Bu mevzu çok derin gözlerine sık dalamam Yetmiyor mu kalbim? Yeter,lütfen artık zırvalama
Bulanıyor gözlerim,bitiyor gösteri Göz kapaklarım uyku vakti tekrarını gösterir Sanırım seni kader sensşzliğe sözledi Ben kaybettiğim zamanın sen ikramını özledim
Yeşil gökyüzünün mavi aynası Buradan göremiyorum orada ay nasıl ? Sen engellerime yürüdüğüm kol bastonumken Nasıl ayaklarım seninle beraber mutluluğa koşmasın ?
Yaz meyvesi, ben mutlu olurum yaz gelmesin Doğum günün kutlu olsun bugün ömrümün ilk perşembesi Gerçi hergün doğan birine neyin tebriği ? ne densizim Heyecandandır. af-afedersin sevgilim Tüm evren kan ağlasın ancak burnu kanamasın Dilek mumundan yükselen is gözlerimin boyası Bi pasta bir kolasın, kalbim bu gece aşka doyasın Ye kürküm ye, çünkü birazdan akacak gözlerinin boyası. Ağlamakla yağmur arası ince çizgi görenler Kör olmaktan büyük mutluluk var mıdır bu dönemde ? Seni bir sonbahar ağacı gibi çıplak ve saf gören ben, Zehrinde olurum,zevkinde,kölende Çok romantik susuyoruz, metrelerce özlem... Buradan seni net görmek mümkün değil çıplak gözle Niye ısrarcı olduğumdan yana bir merakın varsa, dinle; Anlatamam gözle çünkü tüm marifet sözde Yeşile anlam katan sensin,siyaha dahi Kalbin bana uzatılmayı bekleyen bi dala sahip Köle taklidi yapmıyorum,acı gerçeğin halim Her kırbaçta sen diyorum,şimdi bi daha sahip Vur göğsümün sen kısmına bozulsun rahatım Uykularımı kaçırıyorsun,üzgünüm ve dahası.. Bir gün seni alıp onun elinden,bir hiçliğe koşarım Sen,ben değil biz olacağız inanıyorum da nasıl ? Sana benzeyen bi kızım olsa seni o anda unuturum, Çünkü o kız bana benzeyen deli bi adama umut olur Keşkelerini gömdüğün toprakdan otlar bitmiş Al birini, sana verdiğim toprak vazoda kurut onu Güzelliğinin duru tonu, el değmememiş turkuazım Oyun sandı bağlanışımı elleriyle kurdu yazı Size onu ilk kez anlatıyorum, annem sordu nasıl Dedim iyidir güzeldir de onsuzluk korkunun hası
Tok karnına 5 öğün sen, "do" ve "re" muhteşem. Beni intihara sürükleyen melodilerden şuh neşem. Benimle ölmek için cesaret ister, Durma ölüme yaklaş, Aynı şeysiniz nasılsa, ruh ve sen. Beyaza siyah sen düşünce şarkı olur bilir misin? KardanAdam a.k.a kaysın bi miktar bilinçlisi. Seni hatırlamak için kaleme kâğıda girişmişim. Duman sanırım hatta sihrin tüm görüntü grimsi. Soğuk bi yer, Ölüm notası, günüm boşasın, içim boşalır. Yazdıklarımı anlayan biri olmadığı için boşadır. Boşa mı? Bu yüzden mi hiç tâkâtim olmadığı hâlde zor da olsa, tükensem de karanlığına koşarım. Bugün gittin peki yarın? Yarın pazar ben evdeyim. Bugün gittin de peki yarın, neden unuttun dönmeyi? Bi kazma bi kürek bulup beni kalbine gömmedin ya, Ne yapayım ben şimdi sen olup hemen ardından ölmeyip? Sanırım anlamıyosun ya da ben yetersizim. Yok saydığım her gün içten içe fetheder bizi. Ben gittikçe uzaklaşıyorum tarihe tezat. Ona en yakın olandır tüm kulların en kedersizi. Beni tercüme edemez sana kulların en edeplisi. İçimde var olduğunu biliyosun da acaba ne denlisin? Gel artık. (Gel) Ve karşılığında sana benim olmayan her ne varsa istediğin, var kılayım ne dersin? Kaldır yıkıntıları beni kurtarıp, boğarak öldür. Acele et zamanım az, birazdan dolacak ömrüm. Sana yazacak elbet bir şeyler bulacağım. Çünkü yazılan her satır aslında bir sonrakine öncü. Kısılıyor gözlerim, Kaçarı yok, mutsuzum özledim. Ben bi boğaz farkı uzaktayken kapalı gözlerin. Bu adam her gün ölmek için kendine söz verir. Ama sen uyuyosun rahatsın hem de üstünde gözleri.
Aç karnına alınır olsam açlıktan ölürdüm. Açlıktan ölürsem anneciğim beni dünyadan görür mü? Dünya burdan mavi, yeşil, beyaz, siyah, kahverengi, kırmızı, "sen sarısı" peki ya benim görüntüm? Siyaha beyaz sen düşünce güneş doğar gökyüzüne. Beyazlığının huzurunda bol bulutlu gökyüzüne. Bozulabilir ruh sağlığım beni mutlu et öylesine. Ölesiye, öldüresiye gül yüzüme gül yüzünle. Düşündürüyor olma fikri bile yeterli aklına. Senin değil de olmayışının benim üstümde hakkı var. Kucakladığım yeni bi sabahın buğusu camıma yağmuru; Yağmur da senin onu ne kadar sevdiğini getirdi aklıma. Yağıyor işte başka birinin gözlerinden üstüne. Birbirine aşık iki damla da dudaklarıma düştüler. Az evvel her binanın her tuğlası çatladı. İnanamazsın biri de kalbimin üstüne düştü, gel ! Kaldır yıkıntıları gözlerinle gör bu gerçeği. Altı aylık hayat hikâyesiyle aynı serçenin. Şimdilik yokum, hiçbir rüyanda. Bir anda, belki bugün belki bu haftasonunda sendeyim. Ben hep eksik kaldım sana, sen hep aynı sendin. Sana olan inancım beni çaresizlik yayına gerdi. Sana olmayan inancımın bir şeyler anlatmak derdi. Bir kez iç çek git; ama önce yanıma gel bi. (Off!) İstanbul sana yurttan ibaret, bazen de karşı yaka. Köprüler yıkılsın bir gün ve sen de karşıda kal. Ne sen yanıma düş bir daha, Ne de elime paslı tokan düşsün. Kocan olacak bir kadından güçsüz. Onunla sevişiyorsun, yüzüme yalan desen de. Beni hafife alamazsın eğer aşk üstünden geçense. Osmanlı toprağında çocukluğumu yaşadım. Farkım yok bu yüzden Sahra Çölü'nün kumlarında gezenden. Ne sen gel, ne de seninle keder, elem gelsin ! Aşk diye bir başkasına utanç veren densiz. Senin olamam derken bal damlatan ağzın, Şimdi aynı soruyu tekrar soruyo niçin hâlâ bensin? Şu yüzden hâlâ senim; Seninle sırrımız var. Sen gibi bahsetmiyorum herkese sırrımızdan. Bir gün akacak toprağına ömrümün hırsızı kan. O gün boğulacak gençliğim şeftali kırmızında
Az önce yağmuru sen sanıp bi miktar yaşadım Bi miktar yaşadım seni,hasretin baş aşağı Elimde kaşağı kağıtlar asil bir at gibi Kaşıyorum her zerresini seni götüren yasağın
Sen kilitli kasamın anahtarını yuttular Sıcaklığın azaptır buzla kaplı kuzey kutbuna Gidişin gözümde o kadar güzel bi renk ki Bir gün benim olursan şayet geri dönüşünü kutlamam
Hiç görmediğin meyhanemin gıcırdayan parkesi Zayıflığından ötürü aşk üstünde dar kesim Binlerce yıllık geçmişin benzetmesi Arsızlığın koca cumhuriyetin çöküşü,emeklerime darbesin
Sağlığım yerinde ancak sağ değilim sevgilim Nasıl ay güzellik bazında olamıyorsa sen gibi En çok sen kadar mutluyum,ne fazla ne eksik Seni hala dünyanın yarısından çok seviyorum demek ki
Kar şimdi başladı,titriyor sokak lambası Bu gece yüzü suyu hürmetine tek bi yıldız kaymasın Lütfen,bana yanında bir yer lûtfet Zamanın en has oğlu burda çiftiz peki ya orada ay nasıl ?
İnsan özemeden edemez,duymasan da 'ne' deme Çocuklar gibi sevinirim duymuş gibi yapsan bile Sıkıntı denizinin ciğerli balıklarıyız Oksijenini yardan değil yarı yaradandan dile
Sevmek bir lüks değildir ki haz duyalım Bak biz burada biz olmuştuk izin ver az duralım Arzularım küllerinden tutuşacak biz yanacağız Bizi söndürmeye yetecek mi yer altının saf suları ?
Ölü gibiyken yürüyebilmek her haliyle gariptir Cam şişeler yokluğunun sahilinde birikti
Biriktim,boşalacak kap kacak yok etrafta Benim için aya ayak basmak gibiydin,iliktin bir ilktin
Onunla ben gibisin olma,zarar verir Pek sağlıklı düşünemiyorum delirmiş karakterim Sensizlik dokularımdan canıma inmiş, Beni hayattan soğutabilecek güçte dur bilmez bi bakteri
İstanbul yolundayım,yolunda solunda Hız kesmeden gidiyorum fakat küçük bir sorun var En harika satırların özendiği kadın; Seni aralıksız sevmek inan ki benim değil aklımın zoruyla
Hala haber bekliyorum,telefonun başında Bir ömür kiracım ol dudaklarımdan taşınma Kumlu fırtınaların ortasında da kalsak, Sıcaktan eriyecekte olsak,sana yetecek kadar aşım var
Ata vurulan gem gibidir,kalbe giren sevda Yürür şarabın sersemliğinden gördüğün bedbaht Ormanın ördüğü dev dağ,kurda kuşa sevda Ben peşinden geleceğim kuşkusuzuz,hele bi sen dal
Sevmek bir lüks değildir ki haz duyalım Bak biz burada biz olmuştuk izin ver az duralım Arzularım küllerinden tutuşacak biz yanacağız Bizi söndürmeye yetecek mi yer altının saf suları ?
Ölü gibiyken yürüyebilmek her haliyle gariptir Cam şişeler yokluğunun sahilinde birikti Biriktim,boşalacak kap kacak yok etrafta Benim için aya ayak basmak gibiydin,iliktin bir ilktin
Başıma gelen bak,başkasıylasın Elimi bırakman mühim değil de bi başkası nasıl ? Aşka sır yasım,mutluluğuna gırlasın Yokluğun var olan herşeyi sil baştan hatırlatır
Hafızam sıfır,sen anne sütüsün Bozuluyor zaman geçtikçe yüzümün ütüsü Kırışan alnımın isyanı dilden düşenlerdir Kurtuluş yok,ölüm senden sen ölümden kötüsün
Kalbim en son bıraktığım yerde hareketsiz durur. Seni kaybettiğim sabahta başka birisi seni bulur. Mutsuz uyanırım,peşini bırakmaz gurur. Zarafetinden ötürü tüm çiçekler sana selam durur.
Selam kadın,ben parça pinçik ettiğin. Nezaketen yoluna serilen ve üstünden geçtiğin. Sırılsıklam aşık birinin eskiziyim,resminin. Tamamlanmamış bir portre,basit bir tablo gençliğim.
Belki inancımdan ötürü sana hiç boyun eğmedim. Altıma şiirler koydum yüzüne boyum ermedi. Anlamı yok gözyaşıma gülerek karşılık vermenin. Senden düşen hiçbir kar tanesi zemine değmedi.
Gözyaşlarım genleşir,gücün varsa gel ve sil. Sen bende bir içim suydun,ben gözünde embesil. Yanaklarım kadar olmasanda yalan kadar pembesin. Artık gücüme gidiyor dört bir yandan neyin var denmesi.
Bazen korkuyorum ya yazacak hiçbirşey kalmazsa. Ellerim bu dört duvardan hıncını alamazsa, Belki seni,belki beni,belki bizi öldürürüm. Sensizliğe biz diyorum asla biz olmasakta.
İnanmaya da bilirsin,inan ruhum dirilsin. Efkârımdandır semâdaki bulutların grisi,duman değil. Sen anlamazsın benim bu şehrin delisi. Acımı dindiremezsem şayet şu nehrin seyri değişir.
Sen hiç hayal kurmadın mı? Birinin olmadın mı? Temiz sandığın dumanla pis bir ciğere dolmadın mı? Bi şarkı dinleyip kafandan tek bir tel yolmadın mı? Sana onlarca şarkı yazdım bir tanesi bile olmadı mı?
Her hata affedilir,aşık oldum affet beni. Nasıl olur da beklersin yokluğunu hazmetmemi ? Her sabah uyanırım bugünde yoksun hayret derim. Bu kalpte daim yerin var sevgili hazretleri.
Elimi şair kılan yüzün,güzelliğin hüzün. Beni buza döndürse dahi silemedim güzü. Her yağmur yağdığında buz keserim. Ölene dek beklerim dudaklarımı kanatıp,bilemedin büzüp.
Siftahısın ruhumun en karanlık çağdayım. Bu sıcağının telaşesinden eriyor içimin yağları. Başın için tüm diyarlarda,yeni bir hayat sağlarım, Ricam ben öldükten sonra,daha da rahat ağlayın.
Kırılacak tabaklar,camlar,pencereler var. Her adımının hayranıyım,bugünde pencereden bak. Bu aşk hastalık gibi olsun felç eder ancak. Tüm hayatım değişmişken aşkım sence neden salt ?